DENEME-ELEŞTİRİ; M.S.Aslankara; OKUR, YAZAR OLABİLMEK

OKUR, YAZAR OLABİLMEK…

M.Sadık Aslankara

Melih Cevdet Anday, Cumhuriyet’in Cumayla Salı yazarı değildi yalnız, aralıklarla görünse bile Cumhuriyet Kitap’ın da yazarları arasındaydı aynı zamanda. Onun Cumhuriyet Kitap’ta yayımladıklarıyla hiçbir kitabına almadıklarının, kimi kitaplarındaki “Edebiyat Yazıları”nın bir araya getirildiği seçki artık okuma gündemimizde: Suçumuz Edebiyat (Everest, 2017).

Melih Cevdet üzerine bin kez yazsam, bir yenisine de istek duyacağımdan kuşkum yok kendi payıma.

Yalçın Armağan’ın büyük özenle, emekle yayına hazırladığı Suçumuz Edebiyat, tanıttığı okur, yazar portresiyle büyük önem, anlam taşıyor kanımca.

Her denemesinde bizi farklı uçkunlarla karşılayan, yazılarını kitaplar, düşünüler kadar sanatçılar, filozoflarla da harmanlayan Anday, şiir, deneme, oyun, roman alanlarının her biri için üzerinde ayrı ayrı durulmayı hak etmiş az sayıdaki sanatçılarımızdan biri.

Kitapta yer alan denemelerinde görece yalnız edebiyat odaklanıyor belki, ancak biz onun nasıl da zengin açılımlarla bunları temellendirdiğini görebiliyoruz. Gerçekten de Melih Cevdet Anday, denemeleri dikkate alındığında çok geniş yelpazede ansiklopedist tutum sergileyerek mitolojiden felsefeye, tiyatrodan müziğe, resme, tarihten toplumbilime, siyasaya, dinden dile, sanata hemen bütün alanlara uzanabiliyor, bir “yazar” için örnek gösterilebilecek ölçüde hem de. Bir dil, mantık, ufuk açıcı, sonuçta us bileyici olarak…

“Melih Cevdet Anday denemesi” bağlamında alınabilecek hemen her örnek, küçük adımlarla başlıyor, okurun ilkin nefes açmasını, ussal açıdan yoğunlaşmasını sağlıyor, derken okurla paylaştığı evreni kulaçlamaya koyuluyor. Onun her denemeyi, küçücük oylumuna karşın sanki maratona çıkılmış havasında sunduğu söylenebilir bu yüzden. Alçakgönüllü tutumla, bilgiçlikten uzak, sanki okurla birlikte sorgulayıp bulgulayan ama tamı tamına düşünsel bir külyutmazlık içinde yine de.

Bütün bunlara eklenebilecek bir yanı da, onun dilimizin yetiştirdiği az sayıda seçkin estetten biri olması. Evet, Melih Cevdet Anday, bu yanıyla da önemli bir doruk yazınımızda.

Bütün bunların ardından onun Memet Fuat, Nermi Uygur, Akşit Göktürk vb. yazınımızda kendi başlarına birer okul konumu sergileyen adlardan biri olduğu eklenebilir.

Örneğin, Melih Cevdet Anday’ın şu satırlarından kalkıp düşünelim biraz:

“Mavi bir portakal olduğunu Éluard’dan duyduktan sonra dünyamızı daha güzel bulmuştum. Fakat Aragon kalktı, bakın ne dedi ve sevincimi yarıda bıraktı: Portakal hamken mavi olurmuş, demek bu dize doğruymuş. Oysa bu dizenin doğru olup olmadığını araştırmak benim aklımın ucundan geçmemişti.” (s. 134)

Bir başka denemesinde bu tür yaklaşımlara şöyle nokta koyuyor Anday:

“Okuru, sanat meraklısını, yapıtla baş başa kalmaya alıştırmalıyız.” (s.181)

Anday gibi, “Türkçe Günlükleri” başlığıyla yine Cumhuriyet Kitap’ta yıllarca yazmış Feyza Hepçilingirler de, Halide Edip Adıvar’ın 1919’da Büyük Mecmua’da, 1936-39 arasında Yedigün’de yayımladığı yazılarını toplayan emek anıtı özgün bir yapıtla çıkagelmesin mi: Halka Doğru (Can, 2017)

Hepçilingirler, yapıta yazdığı “Sunuş”ta, Halide Edip Adıvar’ın yazıları arasında yaptığı kazının bütün aşamalarını okurla paylaşırken âdeta polisiye örgüsünün çekimine kapılarak okuyorsunuz bunları. Dilimizin öykü, roman odaklı kurmaca yazarıyla değil de işinde titizlenen bir yazınbilimciyle karşılaşıyorsunuz çünkü bu kez, dil yazılarında içkin kıldığı berrak su benzeri anlatımla. Ne ki, “Daha önce aklımdan bile geçmeyen zorluklar yaşadım,” demekten alamıyor kendisini yine de Feyza.

Böylelikle alanlarında doruk iki kadınla yüz yüze geliyoruz yapıtta. Bir yanda bir öncü kadın, dünyadaki benzerleriyle aşık atacak güçte birikimi, kişiliğiyle Halide Edip, öte yanda, öyküleri denli dilsel denemeleriyle de düşünce dünyamızda farklı yataklar açan Feyza Hepçilingirler.

Halide Edip’in söz konusu yazılarını “Sunuş”ta kategorize ederek dizgesel biçimde yerleştirirken Feyza, onun iki yanını özel olarak öne çekiyor: 1. “Halide Edib dendiğinde akıllara yalnızca manda düşüncesini savunduğunun gelmesi insafla bağdaşır bir durum değildir.” (26); 2. “Kadın konusu Halide Edib’in sürekli gündeminde olan bir konu… (…) … Halide Edib’in kadına verdiği özel önem…” (41)

Bu yüzden iki kadının el ele vererek ortaya çıkardığı bir yapıt da denebilir Halka Doğru için. Nitekim “Sunuş”ta, Halide Edip’in yuvarlamayla yüzyıl önce nasıl da dirençli, ilkeli kadın yazar portresi ortaya koyduğunu yansıtırken aslında her yazarın bir biçimde iğne deliğinden geçmek zorunda kalabileceğini anımsatıyor okura. Nitekim yazılar, işgalcilerin sansüründen geçmektedir o ara. Ama “dergide hüküm süren isyan havası apaçıktı(r).” (20)

2017’den geriye dönüp baktığımızda yüzyıl önce 1919’da kadın sorunsalına bakışıyla da dikkat çekici yükseklik sergiliyor Halide Edip. “Darülfünun’da kadın ve erkek kısımlarının birleştirilmesi dolayısıyla açılan bir ankete cevap”ındaki şu sözler onun bu yanını ele veriyor:

“Kadın darülfünunun erkek darülfünununa kalbedilmesini Avrupai mektep ve darülfünun açabilen yani medreseden mektebe geçen bir millet için tabii görüyorum.” “Asri olmaya karar vermişsek asri olan fikir müesesesatını kabul etmeye mecburuz. / Darülfünuna kadar yükselen kadın, vakar ve ciddiyetine sahip bir kadındır. Mağazalarda kadın erkek beraber satıcılık edebilirse darülfünun dershanesinde de erkek kadın arkadaşıyla yan yana oturmak hakkını itiraz kabul etmez derecede kazanmıştır.” (s.95, 96)

Sonuçta Anday’dan, Hepçilingirler’den kalkarak bir bakıma rol modeli anlamında “okur”lukla “yazar”lığın hangi niteliklere yaslandığı vargısına da ulaşılıyor yapıtlar aracılığıyla. Yazarlık neleri gerektiriyorsa okurluğun da buna yatkın düzey yansıtması gerektiği gerçeğine varıyoruz böylece. Evet, yazar bir okur, doğru ama okur da enikonu yazar düzeyi yansıtacaktır kaçınılmaz biçimde.

Bu saptamalar, bize Cumhuriyet Kitap’ın yalnız kitap tanıtma yayını olmadığını, iki addan kalkarak aslında edebiyat dergisi bağlamında da ciddi işlev taşıdığını ortaya koyuyor.

Her okurun bir biçimde yazar olmaya doğru evrildiği böyle bir çağda, yazarlık da gitgide zorlaşıyor demek ki! Yeni bir yazar portresi çıkıyor ortaya, yazarlık yapabilme içselliğine ulaşmış okur kitlesi için yazarlık yapabilecek biri bu.

O halde günümüz yazarının yapması gerekenleri de varın siz hesaplayın!