BİR ZAMANLAR DE-Tİ…
M.Sadık Aslankara
(11.02.2021 YAZISIDIR.)
Denizli Tiyatrosu (DE-Tİ), ilk kez 6 Kasım 1982’de perde açmıştı.
Topluluk, perde açtığında Kenan Evren, henüz general üniformasını üzerinden çıkarmamıştı. Tiyatro yapmak üzere frubu oluşturan gençleri tanıştırmak amacıyla M.Volkan Beşek’le birlikte kentin askerlerce atanmış belediye başkanının makamına çıktığımızda, sivil giyimli asker olarak belediye başkanı, “Kıdem sıranıza göre oturun,” demişti yer gösterirken.
Neden anlatıyorum bunları? Yaşanan o 12 Eylül günlerini, baskı ortamını gözünüzde daha iyi canlandırabilmeniz için. Kolay değildi yani, o yıllarda hele de Anadolu’da bir özel tiyatro kurmaya kalkışabilmek. Volkan olmasaydı, Mehmet Acar, o sıra boş olan deposunu bize ayırmasaydı eğer, ölü bir doğum da olabilirdi bu. Ama tohum, toprakla buluştu, fidan tuttu, Anadolu’da yapılabilecek “kent tiyatrosu” anlamında Türkiye için model olup çıktı sonunda Denizli Tiyatrosu.
Demek yuvarlamayla kırk yıl oluyor. On yıl boyunca dolu dolu tiyatro yapmış bir özel tiyatro topluluğundan bahsediyoruz. Sahnede tiyatral anlamda gerçekleştirdiklerinin yanında resimden müziğe, sinemadan şenliğe, söyleşilere pek çok sanatsal-kültürel etkinliğe kucak açmış, âdeta örnekçeye dönüşmüş bir topluluktan söz ediyoruz demektir konu Denizli Tiyatrosu’ndan açıldığında.
Bu yüzden geçmişten günümüze bu tiyatroya emek vermiş, üzerinde hakları bulunan pek çok insan söz konusu. Onun içindir ki herkesin tiyatrosudur DE-Tİ. Çünkü herkes onu sahiplenmiştir, o halde kentiler değil yalnız gönlü tiyatrodan geçen herkes sahibidir onun.
DE-Tİ’ye ait bu belgeleri yıllardır oradan oraya taşıyıp korumaya çalışırken tez zamanda bunları dijital ortama aktarmaya da ant içmiştim diyebilirim. Ya bir “Kent Müzesi” kurulacak, söz konusu belgeler oraya emanet edilecekti ya da ben tamamen kişisel çabamla böyle bir belgelik oluşturacaktım. Kişisel belgelik için Sevgili Dostum Armağan Daloğlu’nun da desteğiyle çabam sürüyor olsa da koşullar sürekli değişiyor, bu arada zaman da aleyhimize işliyor ne yazık ki.
Öyleyse bir an önce belgeleri dijitale çevirebilmek için çözüm üretmeli, bunları yayımlamanın bir yolunu bulmak için görüşmelere geçmeliydim.
İyi de nasıl kalkacaktık bunun altından? On yılı aşkın süre boyunca durmadan etkinlik üretmiş bir özel tiyatro topluluğunun yüzlerce değil binlerce belgesi vardı; bunların dijitale aktarılması kolay iş değildi ki.
Bereket her zaman olduğu gibi bu konuda da Kadim Dostum Okan Çançin yardıma koştu. Günlerini değil haftalarını, aylarını bu işe ayırdı, ama henüz dijitalleştirme eylemini bütün halinde tamamlamasa da sonunda yayına başlama olanağının ilk kampanasının çalınabileceği bir konuma ulaşıldı. Yandaki karede, onun, nasıl bir emekle bu belgeleri dijitalleşmeye çalıştığının görselini paylaşayım istedim. Sözün özü, hiç de kolay değil bu iş. Ama sonuçta enikonu bir başarı da yakalanmadı değil.
Hoş, o günlerin teknik olanakları doğrultusunda arşivlenmiş, günümüze kalmış bu belgelerin yer yer silik, hatta okunmaz halde olduğunu zaten sizler de göreceksiniz. Ama sonuçta bunlar, kırk yıl öncenin belgeleri olarak alınmak zorunda.
İşte bugünden başlayan düzenlemeyle aralıklarla bu belgeleri paylaşacağız ve sizleri bunlarla buluşturacağız.
Umarım, tiyatro tarihimiz için de değer taşır bu belgeler.