Lacivert Dergisi Soruşturmasına Yanıt

55. sayımızın dosya konusunu “Edebiyat ve Pazarlama” olarak belirledik. Edebiyatın geçmiş ve bu gününden yola çıkarak bu günün edebiyatına ilişkin sorunları ve eleştirileri dikkate aldığımızda, edebiyattaki piyasalaşma, parasallaşma, görselliğin öne çıkması, hız, buna bağlı olarak nitelik sorunu, adam kayırma, klikleşme vb. kaygılar bizi böyle bir dosya yapma konusunda harekete geçirdi.

Bu dosyadan Lacivert olarak beklentimiz; edebiyatın piyasalaşmasına aracılık yapan ana unsurları, piyasalaşma ve metalaşmaya neden olan ana etkenleri ve bu dönüşümün yarattığı sonuçları ortaya koyabilmek. Pazarlamaya dayalı olarak gelişmekte ve değişmekte olan edebiyatın geleceği ile ilgili öngörülerde bulunabilmenin, aşağıdaki başlıklar üzerinden yapılacak irdelemelerle mümkün olacağını  düşünüyoruz.

  • Yayınevleri,
  • Dergiler,
  • Kitap Ekleri,
  • Tanıtı Yazıları,
  • Reklam,
  • Yazma Seminerleri,
  • Ödüller,
  • Yerel Yönetimlerin Edebiyat Ödülleri Dağıtması,
  • Sipariş Edebiyatı,
  • Edebiyat eserlerinin pek çok yazar tarafından “proje” olarak adlandırılması,
  • Edebiyat eserlerinde aldatma, seks, şiddet gibi konuların daha çok işleniyor olması  (popülarite),
  • “Marka yazar” kavramı.

Bu belirlemelerimiz kuşkusuz bu konu için yeterli değildir. Sizden beklentimiz; yukarıdaki başlıklar ışığında ya da sizin belirleyeceğiniz bir başlık altında bir yazı ile dosyamıza katkı sağlamanız. Dosyamızı 25 Aralık 2013 tarihine kadar tamamlamak istiyoruz. Cevabınızın olumlu olması dileğiyle saygılar sunarız.

Lacivert’ten
Fulya Bayraktar
Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi Tel: 0312 437 49 25/26  0532 741 23 84

LACİVERT DERGİSİNİN SORUŞTURMASINA YANITIMDIR:

Üstyapısal Bir Kurum Olarak Yazın Alanında Egemen Üretim-Tüketim Sürecine Dönük Yaklaşımlar:

  1. Kapitalizm, bir açıdan “daha çok üretim-daha çok tüketim” anlayışı olarak da özetlenebilir. O halde herhangi yazınsal yapıt, kapitalizm açısından yalnızca bir “mal değeri” taşır. Bu çerçevede artık yazar yok, yazın işçisi vardır; yapıt/ürün yok, mal/nesne vardır.
  2. Kapitalizm için her mal bir an önce tüketilmeli ki, yenileri üretilebilsin. Elbette sanat yapıtları için de geçerlidir bu! Sonuçta bunu dile getiren kapitalizmin işleyiş kuralı dışında her şey üretilip tüketilmeli; her şey kâr amacına dönük yürütülmelidir.
  3. Aydınlanma çağında üretilen, antikçağdaki benzerleriyle insanı merkeze alan, onun üretimi olarak yine insan için gerçekleştirilen sanat, artık yalnızca kapitalizmin kuralları çerçevesinde sürdürülebilir.
  4. Bir sanat yapıtı üretildiğinde, bu, ivedilikle tüketiciye ulaştırılıp gerekli tüketim doygunluğuna ulaştırıldıktan sonra tedavülden kaldırılmalıdır ki, eskisinin yerine yenileri sürülebilsin. Slogan: Siz hâlâ annenizin babanızın okuduğu kitapları mı okuyorsunuz? Eskilerin eskimiş kitaplarını atın! Kitaplığınızı temizleyin, yenilerine yer açın!
  5. O halde her kitap, olsa olsa pazarlama gerecidir, o kadar! Kitap nesnesi, bir an önce satılmalı, yerine yenisi konulmalıdır.
  6. Yazar, kapitalizmin bu kuralına ya uyacak ya da bu piyasadan silinip atılacaktır. Uyanlar, kapitalizmin istekleri yönünde bunun gereklerini yerine getirdiklerinde varlıklarını sürdürebilir elbette, ancak uymayanlar sanata saltık açıdan bakan yazın tarikatı dışında hiçbir kapının kendilerine açık olmayacağını bilmelidir.
  7. Sanat, kapitalizmin değil ancak böyle bir sanat tarikatının üyeleri arasında değere sahiptir. Dünyanın yeni bir Shakespeare’e, Gogol’e, Dostoyevski’ye, Çehov’a, Kafka’ya artık gereksinimi yoktur! Bizde de Sait Faik’e, Orhan Kemal’e, Fethi Naci’ye gereksinim yoktur.
  8. Ne var ki sanatın da kapitalizme asla gereksinimi yoktur. Çünkü sanat, kapitalizmin kendinden menkul değerlerine değil kendi içinden, alanından taşıdığı ilkeler bütününe yaslanır. Bilimin yalnızca bilimin ilkelerine, felsefenin, yalnızca felsefenin ilkelerine yaslandığı gibi. Kaldı ki bilim de felsefe de, sanat da başlangıcından bu yana hep kendi ilkeleriyle yürütülmüş, sürdürülmüştür. Ancak bu vargı bilim, felsefe, sanat alanlarını toplumsal, sınıfsal, ekonomik vb. olgulara karşı bağımsız kılmaz elbette, ama bu olguların yönlendirmesinde yürütülmüş bilimin, felsefenin, sanatın kendileri olarak kalıp yol alabildikleri de görülmemiştir.

Buna göre emek-sermaye çelişkisinin uzlaşmazlığına benzer bir uzlaşmazlık vardır kapitalizmle sanat arasında…

Sistem bunları bütünleyemez.

Sonuçta elmalarla armutların toplanamazlığı, bunlar için de geçerlidir.

M.Sadık Aslankara