On Gün’lük

Belgeselin Adı  : ON GÜN’LÜK

Tekniği, Süresi : Dijital Video, 20’-25’

Yapımcı Kuruluş : DGRV

Çekim               : Alm:Eylül-Ekim 05/Tür:Ocak 06

Kurgu          : Mart-Temmuz 06

Senaryo-Yönetmen    : M.Sadık Aslankara                  

 

On gün… Evet, on gün boyunca on adamın yaşadığı etkilenmenin, belki de değişimin serüveni bu… İki kooperatif birliğinin ilişkilenişiyle kurulan, sonrasında Türkiye’den çağrılı kooperatifler birliği ile buna üye kooperatif başkanlarının ve görevlilerinin katıldığı gezi eşliğinde Almanya’da ve Avusturya’da yaşanan bilgilenme, gözlemleyip deneylenme günleri…

 

On adam ve on gün. Kısaca “on gün’lük”…

 

28 Eylül 2005

 

ALMANYA’YA HOŞ GELDİNİZ!

Ne işimiz var Almanya’da?

Kısa adı DGRV olan Alman Kooperatif ve Reiffeisen Konfederasyonu, Alman kooperatif sektörünün ulusal üst örgütü ve en üst düzey denetleyici federasyonu. Bizler onun konuğuyuz.

 

DGRV, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile koordineli olarak, birim ve bölge düzeyinde kırsal kooperatif sistemlerini destekliyor. İşte DGRV’nin bizim Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Bölge Birliğimizle ilişkisi buradan geliyor.

 

Başkan, Başkan Yardımcısı ve sektörden diğer arkadaşlar, DGRV’nin çağrılısı olarak Almanya’ya vardık.

Karlsruhe’de Kooperatifin Bölge Federasyonunu ziyaret ediyoruz topluca.

DGRV 3 sektörde faaliyet gösteren kooperatiflerin üst örgütü. Bu sektörler: tarım, bankacılık ile küçük ölçekli sanayi/mal ve hizmet sektörleri. DGRV 16.6 milyonu aşkın ortağın üye olduğu 5.300 birim kooperatifinin faaliyet gösterdiği sivil bir örgüt.

 

Kooperatifler bağımsız işletmeler olarak özerk bir yapıya sahipler. Hükümet müdahalesi de yok. Her beş Almandan biri üye bunlara.

 

Dinledikçe heyecanlanıyoruz. Almanya’da kooperatifler, bugün de ekonominin bir bütün olarak gelişiminde, özellikle kırsal alanların güçlendirilmesi noktasında, önemli katkılarda bulunuyor.

 

Zaten DGRV’nin gücü de, kooperatiflerin Almanya’da ulaştığı ekonomik başarıdan kaynaklanıyor. Bizleri karşılayan yöneticileri dinliyoruz, şaşırmamak mümkün mü?

 

Uzun, üstelik başarılı bir geleneğe sahip bu kooperatiflerin kökü, 19.yy.a dek geri gidiyor. Yaklaşık 140 yıl önce, ilk kooperatifler kuruluyor. Bu kooperatiflerde kendi kendine yardım, kendini yönetme ve kendi sorumluluğunu alma ilkeleri etkin biçimde yaşama geçiriliyor.

 

Kooperatiflerin başarısını sağlayan önemli ölçütlerden biri de gerçekleştirilen titiz ve eksiksiz denetim. Her kooperatif yılda en az bir kez yasa gereği düzenli olarak denetleniyor. Bu denetimler, DGRV tarafından eğitilip istihdam edilen yetkili denetçiler tarafından gerçekleştiriliyor. Sonuçta kooperatiflerde iflas oranı, çok düşük bir düzeyde kalıyor.

 

DGRV’nin toplantısından sonra, yalnızca üyelerinin ürettiği ürünleri pazarlayan bir meyve toptan satış kooperatifinin bahçesini ziyarete gidiyoruz.

 

1996’da dört kooperatif birleşmiş, yıllık cirosu 30 milyon Avro olmuş. 2003’te 200.000 Avro olan kâr da 2004’te 300.000’e çıkmış.

 

Yıllık elma satışları ortalama 12 ton. Kooperatifin 50 km²’ye yayılan alan içinde 7.300 üyesi var. Üyelerin ancak %10’u tüm zamanlarını elma, çilek, erik, üzüm ve kiraz üretimine ayırırken geriye kalan %90’ı meyveciliği bir yan uğraş olarak yapıyor.

 

29 Eylül

 

İlk günün yorgunluğunu üzerimizden atınca şöyle bir doğrulduk. Ne görsek kâr, her deneyim bizim yararımıza.

 

Baden Wuerttemberg Federal Eyaletinin girişimleriyle, Karaorman Doğayı Koruma Merkezi, turizm, tarım ve doğanın korunması konularında artan ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı oluyor. Bunun için eyalet ve belediyenin girişimleriyle kar amacı gütmeyen bir vakıf kurulmuş. 2.600 hektarlık bir alanda her yıl 80.000 kişinin jogging, yürüyüş, bisiklet gezintisi, doğayı izleme gibi etkinliklerine olanak tanınıyor. Bir yıl içinde organize edilen seminer, kır yürüyüşü türünde etkinlik sayısı 600.

 

Sözgelimi, Karaorman Bölgesindeki küçücük Baiersbronn kentinin nüfusu 16.500; gelen ziyaretçi sayısı ise 160.000. İnanılır gibi değil ama ziyaretçiler bu küçücük kentte bir yıl içinde toplam 850.000 gece konaklamış.

 

Karaorman’ın coğrafi yapısıyla bizim Kastamonu çok büyük benzerlik gösteriyor. Biz de böyle faaliyetler gerçekleştirebilsek ne iyi olur! Hem turistlere ilginç gelir bu, hem de kooperatif üyesi köylülerimizin yüzü güler.

 

Mr. Wein, ekoturizm amacıyla bölgeye gelen turistlere sunduğu kendi yetiştirmesi özel sığır türü etiyle dikkatleri çekiyor.

 

30 Eylül

 

Karaorman boyunca devam eden ve “Karaorman Süt Yolu” olarak adlandırılan, güzel manzaralı ve kırsal turizmi cazip hale getirmeyi amaçlayan yol üzerindeki bir çiftçi ailesini ziyaret ediyoruz.

 

Ailenin, tüm yıl süren çiftlik yaşamı boyunca yarı açık bir ahırda beslediği 30 ineği var.

 

Bu ineklerden yılda yaklaşık 7.000 litre süt alırken kurdukları biyogaz ünitesi aracılığıyla 60 kilovat/saat elektrik bile üretiyorlar.

 

Ancak süt üretimi, hiçbir zaman yeterince kazanç sağlamadığından aile değişik seçenekler üzerinde yoğunlaşmış. 1955’te evlerinin yalnızca iki odasını kullanıma açarak ekoturizm işine başlarken ardı sıra market işletmeciliğinden adım atmışlar hep birlikte. Günümüzde ise… Bu amaçla kullandıkları 4-5 küçük evin sahibi konumundalar bugün.

 

Bu örnekten yola çıkan belediyelerle eyalet, bölgedeki 1.200 kişilik toplam nüfusu oluşturan tüm çiftçi ailelerini ekoturizm faaliyetlerine geçmesi için teşvik ediyor.

 

Süt Yolunu izleyerek, Cafe Golden Crown’a geçtik. Burada kırsal kesimde yaşayan bayanlar faaliyet gösteriyor. Etkinlikleri neler mi? Kurabiye yapımı, pasta servisi, içecekler ve günlük değişen bazı basit yemek türlerinin müşterilere sunulması. Tabii ki çoğunlukla bölgeye ait ürünler kullanılıyor. Bakalım daha neler göreceğiz?

 

1 Ekim 2005

 

İnsan, Almanya’da gördükleri karşısında şaşkınlıktan küçük dilini yutabilir. Alın EDEKA’yı. Neresinden baksanız bir kooperatif girişimi, ama piyasa koşulları karşısında tam uyum içinde, güçlü mü güçlü.

 

EDEKA, ulusal düzeyde basbayağı rekabetçi bir süpermarket zinciri haline gelmiş. Almanya’da gıda ürünleri satan bir numaralı perakendeci. Sanki kooperatif değil de özel işletme…

 

Alman kooperatifçilik sistemindeki başarının temelinde yüksek üye katılımı, kendi kendini kontrol, denetleme, yüksek bilinç düzeyi yatıyor. Kooperatif tarafından atılan her adım talebe bağlı olarak gerçekleştiriliyor. Sonuç olarak Almanya’da kooperatifler güvenilir örgütler, gözümüzle gördük bunu. “Orman köylüsü” kavramı kaybolmuş. Yöre insanı, göç etmeden, özellikle hayvancılık, ekoturizm yaparak yaşamını sürdürebiliyor. Ya bizim Kastamonu? Sözde kooperatif sayısı bakımından Konya’dan sonra ikinci il. Ama göç eden edene…

 

2 Ekim 2005

 

Artık sabahları, “acaba bugün nasıl bir değişiklikle karşılaşacağız?” diye soruyoruz kendimize.

 

Almanya’nın güneydoğusundaki Bodensee gölünde Reichenau’daki küçük adaya ulaşıyoruz. Burası iklimi daha yumuşak bir bölge. Adada yaşayan ve çalışan yaklaşık 150 çiftçinin ürettiği yıllık 16,000 ton sebzenin merkezi pazarlamasını yapan bir kooperatifi ziyaret ediyoruz.

 

Almanya’daki birçok kooperatif gibi Reichenau’de de üç farklı kooperatif girişiminin tek bir ana kooperatif çatısı altında birleştiğini gördük: Sebze üretim kooperatifi, sebze pazarlama kooperatifi, Raiffeisen bahçıvanlık merkezi.

 

Üyelerin 40 hektar sera alanında, 120 hektar da açık alanda yaptığı üretimin sonucunda Reicheneau Kooperatifinin 2004 yılındaki cirosu 12 milyon Avro.

 

Bu örneklerden etkilenmemek elde mi?

 

Kooperatifler, kendi ayakları üzerinde duran güçlü birer örgüt olabilmek için gerekli her önlemi almış burada. Her düzlemde işbirliği ve dayanışma. Ortak hedef: üyenin yani yerel halkın çıkarı. Sonra doğal çevre karşısında üst düzeyde gösterilen koruyucu ilgi de önemli bir role sahip.

Kooperatifler, projelerini de kendileri üretiyor Almanya’da. Ne güzel değil mi?

 

DGRV ile Kastamonu Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Bölge Birliği arasındaki işbirliği devam edecek. Ortak hedef bölge birliğinin ve yerel kooperatiflerin güçlendirilmesi. Türkiye’deki tarım kooperatiflerinin imajı neden değiştirilemesin? Bu imaj elbette değiştirilip düzeltilebilir. Çünkü AB’ye katılım, küreselleşme gibi koşullar, pek çok yapısal, sosyal değişimi de beraberinde getiriyor, üstelik getirmeye de devam edecek!

 

Kooperatifler işte bu süreçte bir rol alabilmeli! Kırsal kalkınmanın desteklenmesi, yerel çiftçilere ve zanaatkârlara yardım edilmesi, tarımda karşılaşılan ve kaçınılmaz olan yapısal değişimlerin etkilerinin kolaylaştırılmasında önemli bir potansiyele sahip çünkü kooperatifler.

 

3 Ekim

 

Kastamonu’da mıyız, Almanya’da mı? Bir bakıyoruz öyle, bir bakıyoruz böyle…

Buralar, bizim Kastamonu gibi. Bay Hubert de sanki hemşerilerimizden biri…

 

55 süt ineği, buzağıları. Gerçi temel faaliyet süt ve bir miktar da et üretimi, ama damızlık sığırları da var Hubert’in. İnek başına yılda 7.000 litre süt, çarp 55’le ne eder?

 

Faaliyetlerini çeşitlendirmekten kaçındığını söylüyor Hubert, çünkü kaliteli üretimle daha çok kazanıyormuş… Doğru söze ne denir?

 

Ardından ver elini Avusturya…

 

4 Ekim

 

Avusturya’nın Voralberg Bölgesi tıpkı bizim Kastamonu; dağlık, yeşillik… Uzun zaman önce insanların bu Montafon bölgesini terk ettikleri ve doğuya gittikleri rivayet ediliyor. Kimbilir, belki de bazıları Kastamonu’da yeni evler bulmuşlardır kendilerine…

 

1970’lerden önce 7-8 mandıra varmış burada, 90’larda büyük ölçekli kooperatifler birleşip büyük yapıdaki bu süt kooperatifini kurmuş: Voralberg Sütü.

 

Avrupa Birliği uyum sürecinde birleşme kaçınılmaz deniliyor.

 

İki hedefi var kooperatifin: ulusal düzeyde ve uluslararası düzeyde pazarlama. Bu arada üç de temel ilkeye sahip: taze ürün, doğal ürün, yüksek kalite.

 

Sonraki gezimiz bir diğer başarılı kooperatif örneği olan Raiffeisenbank’a. Au köyündeki yerel Raiffeisenbank 1890’da fakir çiftçiler için kendi kendine yardım örgütü olarak kurulmuş, ama bugün yıllık bilanço toplamı ne? Tam 92 milyon Avro. Diğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerde olduğu gibi, Almanya ve Avusturya’da da kooperatif bankaları piyasa payları büyük olan tam yetkili uluslararası bankalar.

 

Paranın bölgelerde kalmasına ve burada iş imkânlarına dönüşmesine yardımcı oluyor bu bankalar.

 

Bir mektup mu yazmalı Kastamonu’ya?

 

5 Ekim 2005

 

Gün ışır ışımaz kalkıyoruz, büyük bir heyecanla…

 

Bugün, bize tüm gün boyunca rehberlik edecek olan, Voralberg Ziraat Odasından Bay Othmar Bereuter ile görüşeceğiz.

Yerel bir çiftçiyi ziyaret ediyoruz,.

Alplerdeki mandıralara gidiyor ve büyük bir kooperatifin peynir depolama tesisini inceliyoruz.

 

Bu gezi bize Avrupa Birliği ülkelerinde yalnızca tarımla uğraşmanın yeterli olmadığını gösteriyor.

Oysa çiftçi aileleri kendilerinin yalnız tarımsal faaliyetlerle uğraşan insanlar olarak algılanmamaları; bunun yanında doğanın koruyucuları olarak da görülmeleri gerektiği kanısında.

 

Hepimiz de hayran kalıyoruz çiftçiye. Gerçekten de doğaya karşı besledikleri bu yüksek düzeydeki saygı, anlayış hemence görülebiliyor.

 

Ardından ortalama dokuz ineğe sahip küçük süthaneleri geziyoruz.

 

Avrupa Birliği giriş koşullarına uygun olarak öteki sektörlerdeki gibi kooperatifler de yönetsel yapılarını yenilemek, hijyeni artırmak, eski teçhizat ve ekipmanı yenilemek, yetersiz depolama sorununu gidermek, yani Avrupa Birliği standardını yakalamak zorunda.

 

Göçü önlemenin yolu ise turizmden geçiyor. Ziyaretçiler de çiftlik içi turizmini tercih edip yerel ürünlere önem veriyor zaten.

 

Öğrendiğimize göre Avusturya’da üç türlü örgütlenme var: Üreticinin ürettiği ürünü pazarlayanlar, genetik kayıtları tutan damızlık birlikleri, çiftçilerin haklarını kollayan, ülkenin tarım politikasını yönlendiren Ziraat Odaları.

 

Kooperatiflerde yürütülen işlerin sürdürülmesinde en önemli rehber, kendi kendine yardım, kendi sorumluluğunu alma ve dayanışma biçiminde temel prensip olarak önümüze geliyor!

 

6 Ekim 2005

 

Yeniden Almanya’dayız ve bir odun pazarlama kooperatifini ziyaret ediyoruz. Bugünkü verilerle kooperatifin 5.554 üyesi var ve bunlar toplam 150.000 hektarlık bir alanı yönetiyor.

 

Baden-Wuerttemberg’de zaten ormanların %24’ü eyaletin, %40’u belediyenin, %36’sı da özel kişilerin.

 

Almanya’daki odun üretimi talebi karşılamıyor. Bu nedenle Almanya, odun ithal eden bir ülke. Kooperatif de, ötekiler gibi tek bir konunun üzerinde odaklanmış: odunun sınıflandırılması ve pazarlanması.

 

Daha sonra özel bir fırın işletmesini ve bir kooperatif değirmenini ziyarete gidiyoruz.

 

Bay Beck’in fırını, ekolojik olarak üretilen tahılların ununu satın alabilmek için kooperatife %15 daha fazla ödeme yapıyor. Bu durumda fayda da çiftçilere geçmiş oluyor.

 

Kooperatif değirmeni, yaklaşık 55 yıllık. Son dönemde tamamen modernize edilmiş ve kapasitesi 4 katına çıkarılmış.

Kooperatif, özellikle “Dinkel” adı verilen bir türü ve diğer tahılları, üretici birliği içerisinde birbirine bağlanmış 20 yerel üreticiden alıyor. Almanya’da üretici birlikleri aslında kooperatiflerle rekabet içerisinde değil, aksine el ele vererek çalışıyorlar. Birçok durumda, değirmen gibi kooperatife ait bu işleme tesisleri üretici birliklerin kurulmasına da yardımcı oluyor. Ama üreticilerin belirli bir tahıl türünü, belirlenen kalite standardında üretmesi gerekiyor. Kooperatif, üretim için buna benzer sürekli bir girdi kaynağına sahip.

 

HOŞÇAKAL ALMANYA…

 

Artık yarın dönüşe geçiyoruz… Akşam yemeği farklı. Hotel am Berg’te gezinin genel değerlendirmesini yapıyoruz. DGRV’nin Kıdemli Proje Müdürü olan ve bize tüm gezi boyunca eşlik eden Bay Andreas Kappes’la görüş alışverişi de çok yararlı. İyi ki gelmişiz buralara…

 

Bakışımız değişti çünkü, kooperatifçilik anlayışımız değişti dönüş yolunda. Gelirkenki on kişi değiliz artık biz dönüşte; başkayız biz, değiştik.

 

Asıl değişecek olan Kastamonu elbette, Kastamonu’daki kooperatifler, bu kooperatiflerin üyeleri…

 

Dünya böyle böyle değişiyor işte! 

Artık Türkiye’yi yeni bir gelecek bekliyor! Kooperatiflerine güvenini sağlamış, kooperatifleriyle işbirliği kurmuş, geleceğe kooperatifleriyle yürüyen bir Türkiye!

Türkiye, artık kooperatifleniyor!