ÖYKÜ KİTAPLIĞI M.S.Aslankara; MEMLEKET BAŞTAN SONA ÖYKÜ BAHÇESİ…

MEMLEKET BAŞTAN SONA ÖYKÜ BAHÇESİ…

M.Sadık Aslankara

Daha düne kadar Terzan Gürbüz adını biliyor değildim.

Onu, son sekiz yıldır baharın bu aylarında çalışmalarımı sürdürdüğüm Antalya’da bilgisayarımda çıkıveren sorunu gidermek amacıyla başvurduğum yakın bir dostumun aracılığıyla tanımış oldum.

Hayır, bilgisayarcı değil Terzan, orman mühendisi. Ama nasıl bir orman mühendisi, şaşakaldım. Önce şair, romancı; birer kitapla bu alandaki verimlerini taçlandırmış: Gittim Senden (Şiir, 2018), Tamu Kuleleri (Roman, 2013).

Şimdi sıkı durun; iki de öykü kitabı var, 2020’de yayımladığı: Kuzgunlar Mevsimi ve Uykularımın Eylülü.

Bu kadar da değil, ayrıca bir çizer de, ötesinde bu çizerliğini çizgisel canlandırma sineması hizmetinde kullanıyor.

Terzan’ın bütün verimini okumuş değilim, ama her iki kitabından beşer, altışar öyküsünü okudum, bir öykücü olarak da kabaca tanımış oldum kendisini.

Bunları, en azından kimi örnekleri ya da kitaplarına almadığı başka öykülerini daha önce kimi edebiyat dergilerinde de yayımladı muhakkak. Ancak kitaplarının yayınını dikkate aldığımda, doğrusu ya çiçeği burnunda bir öykücü olarak görünüyor yine de bana.

Terzan, her iki kitabında da farklı biçemdeki öykülerini bir araya getiriyor. Geleneksel ya da anlatımcı öykünün yanında anlamlandırma temelli öyküler de var. Dikkatimi çeken bir yan da Terzan’ın her iki öykü kitabında farklı biçeme sahip öyküleri bir arada kitap bütünlüğü içine katması oldu. İlginç; gerçekten yapıtlarda fantastikten kara anlatıya, hatta groteske, alaysamaya vb. uzanıp yayılan bir yelpaze söz konusu.

Olmaz değil, olabilir elbette. Ama biçemi ne olursa olsun, öykülerin yapıca sıkı örgülü olması beklenir. Yeni verimlerinde bu konuya dikkat edecektir kuşkusuz.

Tanıştığımız güne dek adını bile duymadığım Terzan Gürbüz’le görüş alışverişinde bulunmak, aslında memleketin her köşesinde rastlanabilecek daha nice nice yazar-çizer bulunduğunu, ama bunlarla bağlarımızın görece pek zayıf kaldığını düşündürttü bana.

İyi de biz onları ne kadar tanıyoruz? Üstelik Terzan bir öykücü. Ben de ötedir övünürüm, pek çok öykücü tanıdığım için. Aman yanlış anlaşılmasın, öykülerini okumaktan gelen tanıma olgusundan söz ediyorum burada. Yoksa yakın ilişkim olan öykücü sayısı beşi onu geçmez. Ama öykücü olarak tanıdığım kitaplarını okuyup bunlara yer açtığım, öykücülüğünü bildiğim birkaç yüz öykücü sıralayabilirim gönül rahatlığıyla.

Sevgili Terzan Gürbüz, merhaba! Merhaba ülkemin bütün öykücüleri!