Aylin Kılıç Öyküsü Üzerine
M.Sadık Aslankara
Aylin Kılıç’tan ilk kez okuyorum. İki öykü var masamda: “Sana Kanatlı Sözler Söylemek İsterdim”, “Suavi Bey’in Sabah Duası”.
Okuduğum örnekler, Aylin’in, öyküye yeni başlayan biri değil, bunu deneyimlemiş, yazma serüveni konusunda birikimli, bu anlamda kendince yol almış olduğu kanısı uyandırdı bende.
Bu kanıya nasıl vardım:
- Aylin Kılıç’ın öyküde, ille anlatma derdinden kendisini bir ölçüde arındırabildiği görülüyor. Ötesinde eksiltinin, sıçramalı anlatımın hünerini kavradığı algılanıyor.
- Ayrıca Aylin, öykünün duygululuk batağına saplanmadan duyarlılık temelinde örüntülenebileceğini öğrendiğini ele veriyor. Bu arada işlevsel ayrıntı, yan anlam vb. konulara yönelik tutumu, birikiminin ipuçlarını gözler önüne seriyor.
Andığım her iki öykü de birbiriyle örtüşür değerlilik taşımakla birlikte ben, “Suavi Bey’in Sabah Duası”nı seçtim, dolantısının bir ölçüde daha zengin oluşu nedeniyle. Bunlarda belirgin biçimde kendini duyuran bir “pişmanlık” olgusuyla yüz yüze geldiğimiz söylenebilir. Şimdi bir iki satırla söz konusu öyküsüne geçeyim Aylin’in.
Öykü, aralarında on yaş fark bulunan, “karı koca”lıkları artık “abla kardeş”, “ana oğul” ilişkisine dönmüş bir çifti alıyor odağına. Büyük olan kadındır ama içtiği sigaraya bile para bulamayan işsiz erkek ona muhtaçtır yine de.
Bu ağır, yoksul koşullarda kocasını mutlu etmeye çalışır kadın. Oysa adam, basında rüya gibi yaşadığı parıltılı geçmişin ardından gittikçe dibe çökmekte, kadını da yanına çekmektedir. İki çaresizdir artık onlar, dayanışmayla ayakta durmayı başarabileceklerdir ancak. Süreç içinde karı kocalıklarını yitirirseler de, birbirlerine bağımlılıkları daha belirgin hale gelmiştir bu nedenle. “Suavi Bey’in Sabah Duası” karısına dönük o dilekle çınlar işte: “İnşallah benden önce ölmez!”
Duygusallığa, melodrama yüz verilmemiş görünmekle birlikte enikonu bunu sezdiren, ama sonuçta duyarlı kılınmış bir öykü Aylin’den.