ÖYKÜ KÜRSÜSÜ; Vildan Ertürk;Faraş Dolusu Yamuk Yüz – Öykü

FARAŞ DOLUSU YAMUK YÜZ

Vildan Ertürk

Her zamanki gibi bir sabah. Ne uyanmak istiyorum, ne de yataktan çıkmak…

Başım çok ağrıyor. Taşıyamayacağım bir yük var omuzlarımın üstünde.

Yavaş yavaş… Önce oturup ayaklarımı sarkıtıyorum yataktan. Kendime geldiğimden emin olmadan kalkmamalıyım. Dengemi kaybetmemeliyim. Su iyi gelir.

 

Buz gibi suyu defalarca çarpıyorum yüzüme. Damlacıklar süzülüyor saçlarımdan, alnımdan, yanaklarımdan. Gözüm aynaya ilişiyor. O da ne? Gözlerimi kuruluyorum yanlış mı görüyorum diye. Aynadaki yüz kimin? Dehşet verici!

 

Sağ gözüm açılmış sonuna kadar sabit bir noktaya bakıyor. Kaşım almış başını gitmiş. Ağzım, burnumu da takmış peşine gözüme doğru çıkmaya çalışıyor. Sol gözüm sağlam.

Bir daha, bir daha, bir daha bakıyorum. Yüzüm darmadağınık!

Elime ilk geçen şeyi fırlatıyorum. Sabunluğu… Ayna darmadağınık saçılıyor banyoya.

Yüzüm işlemiş aynanın içine. Her kırıkta yüzüm. Onlarca kırık, onlarca yamulmuş yüzüm.

 

Doktora gitmem gerek.

Yüz felcine şükret diyor, doktor, beyin kanamasının kıyısından dönmüşsün.

Şükret! Kötünün iyisine!

 

Banyoyu da öylece bıraktım.

 

Ayna kırılmasını uğursuzluk sayardı annem. Düşürmüştüm, isteyerek olmadı ya… “Kim bilir ne olacak?” diye söylenip duruyordu.. “Ne ilgisi var aynayla kötü haberin?” deyince iyice kızmış, susturmuştu beni. Babamı bekliyorduk Ankara’dan. Gecikmişti. Annemin huzursuzluğu evi sarmıştı. Babam gelmedi, kaza haberi geldi.

 

Aylarca sürecek bir fizik tedavi süreci başlıyor. Doktor ayna karşısında yüz egzersizleri yapmamı önerdi. Yenisini almam lazım.

 

Annem beni mi suçlamıştı? Suçlu muydum? Ayna kırıldığı için mi kaza olmuştu, kaza olduğu için mi ayna kırılmıştı?

 

Tedavi olmasam mı acaba? Hayatımın bütün yamukluğunu taşısam mı yüzümde.

 

Annem hemen yola çıkmış, Bolu’daki hastaneye gitmiş, beni de anneanneme emanet etmişti. Babama ne oldu bilmiyordum.

 

Sağ gözümü mikrop kapmaması için bantlıyorlar. Tek gözü kalmış ben.

 

Annemden telefon geldiğinde okuldaydım. Dersteyken müdür çağırmıştı. Öğretmenim yalnız bırakmamıştı. Kendimi özel hissetmiştim. Yaralıymış babam, hastanede kalmaları gerekiyormuş birkaç gün. Anneannemin sözünden çıkmamalıymışım. Rahatlamıştı öğretmenim. Yaralı olması iyi haber miydi? İyileşecek miydi? Aynanın uğursuzluğu geçmiş miydi?

 

Banyoyu temizliyorum. Kırık aynaları süpürgeyle topluyorum. Bir faraş dolusu yamuk yüz.

 

Babam kazada sağ gözünü mü kaybetmişti, solunu mu?

 

Kapalı olan sağ gözüm, aynadaki sol gözüm.