SARAYKÖY , İŞTE KARŞINDAYIM !
” Herkesin bir Sarayköy’ü var elbet ; bu , gerçekteki Sarayköy değil ki , bir zaman içe işlemiş, öylece yerleşmiş ‘ b e n ‘ deki Sarayköy, yaşanan değil, bellekte kalmış olan . Ne işim var şimdi SARAYKÖY’ün B A Ğ aralarında , sabahın şu tenha saatinde ? Sana soruyorum ANNE , sana ;
23 Nisan geldi mi ‘ YAPRAK SARMASI ‘ yemeliymiş ; rahmetli ANNECİĞİNDEN geliyormuş alışkanlığı … ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM YAPRAĞI ille, İKİ AVUÇ İÇİNİ geçmemeli büyüklüğü yaprağın, filiz ucuna yakın duranları , yaprak toplarken filiz de ( Sarayköyce = tefek . Tefek , yufkanın içine kırılarak konulur , üzerine al biber , peynir ilâve edilip dürüldükten sonra da yenilirdi ) kırılmalı bir – iki , ekşi ekşi tuza banıp yemek için. Biraz da kartalmışlarından ; sarma üzerine oturtulsun ki , tutmasın . Uzunluğu YÜZÜKPARMAĞI boyunu, kalınlığı ORTAPARMAK enini aşmasın … Ne öyle demir gibi sıkı dursun, ne pelte gibi gevşek ; NANESİ , YEŞİL SOĞANI kıvamında olsun; Haa , hazır gidiyorsun BAĞ ARALARINA , biraz da taze NANE , YEŞİL SOĞAN toplarsın artık …
SARAYKÖY , işte karşındayım, YALANSIZ , RİYASIZ , nasılsam öyle , SEN de benim gibi yap , olanca YALINLIĞINLA çırçıplak çık karşıma ! Hesaplaşalım teke teke seninle … Her şeyi senin için yaptım , ama sen her seferinde sırtını döndün BANA … HAZIR ol , BELGELEMEYE geldim SENİ, GEÇMİŞİN , ŞİMDİN , GELECEĞİN benim elimde artık ! Hadi bakalım göster GÜCÜNÜ , ENGELLE elinden gelebilecekse beni , yolumdan ç e v i r yetebilecekse HÜNERİN , C İ N L İ Ğ İ N … ” – M.Sadık Aslankara’nın SIĞINAK romanından tadımlık bir bölüm …
Ali Haydar Çetinkol; “Sarayköy Özlemi-Nostalji” adlı siteden alıntı.