SAYFA YAZISI: Aşk ve Öykü; Bireyleşmenin Kapısı…

Aşk ve Öykü; Bireyleşmenin Kapısı…
M.Sadık Aslankara
(14.02.2019 YAZISIDIR.)

Değerli yazar Nevra Bucak, mitolojiyle içlidışlı bir anlatı olan Gece Varyasyonları (Artshop, 2018) adlı son öykü kitabında, at adam Kentauros’la denizkızı Deniza’yı kıyıda aşk kulübeleri önünde öylesine derin öpüştürür ki, Deniza, bu etkilenmenin esrikliğiyle şöyle söyler erkeğine:

“Aşkım, seni insanlaştırıyor,” “senin aşkın da beni…” (s.19)

Bu kısacık deyiş, 14 Şubat Sevgililer Günüyle Dünya Öykü Gününü birbirine ilmekleyip zincirleyen kilit bağlamında alınabilir pekâlâ.

Gerçekten de aşkı, hayatın bir kurmacası olarak öyküyle buluşturan, yanı sıra öyküyü aşka kavuşturan hep aynı değere karşılık geliyor; insanlaşmak. Bu kadar kısa bir özet halinde alınabilir olgu. Biz âşıkken, aşkla doluyken de öyküler aracılığıyla hayata tutunurken de yalınlaşmış bir duygu içinde yaşamıyor muyuz?

Bu duygu değil mi bizi, insan olarak kendimizle barışık kılan, “İyi ki insanım,” “İyi ki varım,” dedirten?

O halde ne aşksız kalmalı ne de öyküsüz…

Aşkların yazıldığı nice öykü var yeryüzünde, aynı şekilde birer öykü halinde yaşanan nice nice aşk da elbette. Zaten biraz da bu yüzden aşklarla öyküler hep yan yana geliyor, öyle de alınıyor…

Ancak aşklar da öyküler de karşılık bekliyor…

Aşklar, karşılıkla yürüyor zaten, ama öykülerin karşılık bulması için yazarlar, kaleme aldıkları öykülerin yayımlanmasıyla da yetinmiyor zaman zaman. Daha doyurucu karşılık bekledikleri görülüyor.

Bu yüzden “Öykü Kürsüsü”, bir bakıma bu işlevi yerine getiriyor denebilir. Bugüne dek kürsüde yayımlanan öykülerle değerlendirmeler yirmiye ulaşmış durumda. Bunların her biri ayrı imzaların. Bu çerçevede her öykücümüze öykü sanatımızın genel çerçevesiyle sırlanmış bir ayna tutmaya çabaladığımı söyleyebilirim kendi payıma.

İkinci kez öykü gönderenlere yanıt veremeyişimin nedeni de herkesin, bir biçimde değerlendirme alabilmesini sağlamak, ileride belki öyküsünü yayımladığımız imzaların sonraki öykülerini de yayımlarız, ancak şimdilik herkesin bundan hiç değilse bir kez yararlanmasını, öyküsüne dönük bir değerlendirme alabilmesini sağlamak…

Bu yüzden gönderilen her öyküyü, bir sırasını getirip mutlaka yayımlamaya çalışıyorum zaten.

Evet, ne aşksız ne de öyküsüz!

Hadi öyleyse aşkla, öyküyle…

14 Şubat’ı gönülden kutluyorum.