SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; JAVİER MARÍAS’LA ROMANDA KARAKTER YARATMAK…

JAVİER MARÍAS’LA ROMANDA KARAKTER YARATMAK…

M.Sadık Aslankara
(30.12.2021 YAZISIDIR.)

Zamanın Karanlık Yüzü’nü (Çev.: Neyyire Gül Işık, YKY, 2021) okurken, Javier Marías’ın, kendisini “sahte ölümsüzlük satıcısı” (44) gibi hissettiği yönündeki sözleriyle karşılaşınca, bıyık altı gülümsedim ve Attilâ Şenkon’un Yalan Satıcısı (İletişim, 2019) romanını anımsadım.

Javier Marías, dünya yazınına ufuk kazandıran adlardan biri kuşkusuz. Yapı Kredi Yayınları, 2015’ten 2021’e altı-yedi yılda, sekiz yapıtını yayımlamış Marías’ın. Zamanın Karanlık Yüzü, onun YKY yayını son romanı.

Javier gibi romana farklı soluk getirdiği kestirilebilecek bir başka yazar da yine Yapı Kredi Yayınlarınca, Banu Gürsaler Syvertsen çevirileriyle okura ulaştırılan Dag Solstad. Onun romanları da ufuk açıcı yapıtlar bağlamında örneklenebilir kurmacada.

Dag 1941, Javier 1951 doğumlu. Avrupalı olsalar da çok geniş bir kültür yelpazesinin temsilcisi olarak kendi kültür tabanlarındaki geleneksel tortuya yaslanıp alabildiğine modern açılım getiriyor her iki yazar da romanlarında.

İleride gerek Dag Solstad gerekse Javier Marías’ın Türkçedeki bütün yapıtları arasında gezinen, romanlarına odaklanmış görece geniş ölçekli monografik birer çalışma yapayım isterim ama bakalım buna zaman bulup arzu ettiğim işin altından kalkabilir miyim?

Şimdilik biz dönelim Javier Marías’a ve Zamanın Karanlık Yüzü üzerinden romanda karakter yaratmaya dönük ironik, aykırı gerçekçi yaklaşımla düşünce gevişlerine…

Yazar, söz konusu yapıtında, romandaki karakterlerinin serüvenlerine yönelir ve yer-zaman-kişi yerlemi olarak anlatı gereçlerini olağanüstü geniş, zengin bir yelpazeye yayılı halde anlatısına yerleştirirken tüm romanlar için de geçerli olabilecek ölçüde roman kişilerini yaratma sorunsalına değigin de açılımlar getiriyor.

Yapıtın girişinde daha, Marías’ın ilk tümcesi şöyle:

“Sanırım bugüne kadar kurgu ile gerçeği birbirine karıştırdığım hiç olmadı, yine de ikisini birlikte harmanladığım zamanlar oldu, ki bu yalnız romancıların, yazarların değil, bilinen zamanımızın başlangıcından beri bir şeyler anlatan herkesin yaptığı şeydir; o bilinen zamanda herkes bir şeyler anlatıp durmuştur, yani öyküsünü hazırlamış, tasarlamış, düzenlemiş, üzerinde kafa yormuştur.”

Altta sıraladığı tümcelerinden de bir iki seçme yapayım hadi:

“…[H]er şey bir yana, söz –konuşulan, en kaba söz dahil- başlı başına eğretilemelidir, o nedenle kesinlikten yoksundur…” “‘Olanı anlatmak’ akla sığmaz, beyhude iştir ya da ancak yaratı biçimiyle mümkündür. Tanıklık fikri de boşunadır ve üstlendiği işi sahiden becerebilmiş tanık çıkmamıştır.”

“Yaşamı, düşgücünün ürettiği ya da öyküleyip kaleme aldığı ve yayımladığı şeyler sayesinde zenginleşen veya o yüzden lanetlenen ya da sadece değişen yazarların ben ne ilkiyim ne de sonuncusu olacağım.”

Marías, romana girerken bunların ardından şunu da ekliyor:

“Ve uydurduğumuz anlatılar, (…) böylece bizi kurguya dönüştürecekler.”

Derken şu satırlar:

“… Tüm Ruhlar adlı o roman, adı verilmeyen anlatıcısıyla, bu romanı da kaleme alan yazarı Javier Marías’ın tıpı tıpına aynı kişi sayılmasına elveriyordu; şimdi bu romanda anlatıcı ile yazar gerçekten özdeşiz, dolayısıyla bir miyiz yoksa iki miyiz bilemez oldum, en azından yazdığım sırada.”

Böylelikle yapıtın girişinde Marías, anlatısını roman kişilerinin roman evrenindeki serüvenine özgüleyip kurgusuyla gerçeğini, hakikatiyle sahtesini, kendisiyle gölgesini vb. karşıtlıkları, örtüşürlükleri çerçevesinde ikizil ele alışla deşeceğini göstermiş oluyor.

Kişiler, elbette yazarın “düşgücü(n)ün ürünü”dürler, ama şunları da ekler Jevier: “…[Z]aten adlarını da vermiyordum, ancak onların yerinde bulundukları doğruydu, anlatıcın benim yerimde bulunduğu gibi.”

Javier, “kurgu ile gerçeği birbirine karıştırmamış olduğuma inanıyorum,” derken büyüleyici bir geçirgenlikle, insanoğlunun sözünden yansıyan gerçeğin kurguda yer alışıyla kurguda yansıtılan gerçeğin birbirini etkileyen, bunları birbiri yerine geçiren öznel-nesnel ilişkileniş eğrilerine vurgu getiriyor.

Bundan ötürü Zamanın Karanlık Yüzü, bir yandan kendisini zevkle okutan bir roman düzleminde akarken yanı sıra roman sanatı, roman kişileri-yaratılmaları sorunlarına yönelik köktenci yaklaşımlar getiren bir kuram, eleştiri-deneme yapıtı bağlamında da okunabilirlik sergiliyor.

Özellikle Marías’ın yarattığı roman kişilerinin hayatın içinden alınışıyla kurgu gereci olarak anlatıya katılışının, anlatıcı yerine koyduğu kurgulanmış kendisiyle arasındaki sorgulamalı, yargılamalı, tartışmalı bölümlerin insanda hayranlık uyandıran boyutta ufuk açıcı olduğu söylenebilir bana göre.

Sonuçta roman, köpürtülen cinliğiyle, insanı şaşkınlığa düşüren yaratıcı anlakla, akla gelmedik köşelere uzanan kıvraklığıyla, deneysel diyebileceğimiz çeşitlendirme içeren bir yapıt halinde önümüze geliyor.

Sıradanlığa sırt çevirip sıra dışının sis çanıyla bizi uyaran bir yazar var karşımızda: Javier Marías. Bir roman yazdığını asla unutmayan, sanatın eğlence içerdiğini göz ardı etmeyen ama bu koşullar altında söyleyeceği sözü, estetik yapıdan ödün vermeksizin eksiksiz yine de söylemeyi başaran bir yazar o.

Artık bundan böyle Javier Marías metinlerini, roman türünün düzeyli birer örneği bağlamında almak kadar roman sanatı üzerine verimlenmiş eğlenceli bir ders kitabı gibi okumak olanaklı.

İşte Javier Marías ve onun baştan çıkarıcı romanları. Kendinizi bu hazdan, bu dersten mahrum etmeyin!