SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; KAÇMAKTAN YARARLANMAYA POPÜLERLİK

KAÇMAKTAN YARARLANMAYA POPÜLERLİK

M.Sadık Aslankara
(17.6.2021 YAZISIDIR.)

Cumhuriyet’in köşe yazarlarından Deniz Yıldırım, son aylarda, cumartesileri kaleme aldığı yazılarda her edebiyatçı yazarın, yalnız yazar mı, her okuryazarın kendince dersler çıkarabileceği, ötesinde kurması olası kavramsal bütünlükten kalkarak ufkunu geliştirebileceği yaklaşımlar sergileyen bir yazar izlenimi bırakıyor bende.

Bu yazılardan birinde şu satırlarının altını çizdim:

“Popülerden kaçış yerine, popülerin içeriğini halk lehine belirleme uğraşıyla da düşünsel ve siyasal mücadele verilebilir.” (Cumhuriyet,12.6.2021)

Burada söylemi biz, “popüler edebiyat” olarak aldığımızda, edebiyatın da doğrudan kalbine yönelmiş oluyoruz.

“Popüler edebiyat”la “popülist edebiyat”ı birbirinden ayırmak koşuluyla Deniz Yıldırım’ın düşüncesine katılmamak olanaksız geliyor bana. Kendi payıma son yıllarda pek çok yazımda değinip yer açtığım iki ayrı başlık görece doğrudan bununla ilgili zaten. Bu başlıklardan biri “halk romancılığı” deyişi, uzun süredir üzerinde durduğum. Öteki başlıksa “sürdürülebilir edebiyat” konusu çevresinde geziniyor. Ama sonuçta her iki başlık da konu ya da izlek olarak birbiri içinde geziniyor denebilir yine.

Başlıklar ister birlikte bütünlenik halde alınsın isterse ayrı ayrı yaklaşım sergilensin bunlara, söz konusu yaklaşımlar güncel olarak da değerini, önemini koruyor, koruyacaktır da, kesin olan bu. Bu yazıda en yumuşak yanından konuyu tartışmaya girelim istiyorum.

“Halk romancılığı” söyleminin gelişimine, kullanımına, süreç içinde kazandığı yaygınlığa bakarak bunun yüz elli yıl önceye, Tanzimat Fermanına dek geri götürülebilirliği ortada. Sonrasında İkinci Meşrutiyet, cumhuriyet derken bu kavrayış kendi içinde farklı değişimler, evreler geçirse de yerli yerine oturmasa bile gide gide pekiştiği söylenebilecek görüntü veriyor. Ahmet Mithat’tan Hüseyin Rahmi Gürpınar’a, Reşat Nuri Güntekin’e uzanan geniş halka halinde oldukça yaygın bir yazarlar topluluğu çıkıyor ortaya.

İşte “sürdürülebilir edebiyat”, bunun üzerine eklenebilecek kavramsal bir açılım olarak alınabilir günümüzde. Yüz elli yıl önce böyle bir öne sürüş karşılık bulmakta zorlanırdı herhalde, ama günümüzde sorunsal olarak da yoğun güncellik kazandıysa eğer, kavramlar arası geçirgenliği de öngörerek bütün bunları aynı çatı altında komşu kavramlar bağlamında almak gerekiyor, üstelik bunda sayılamayacak yarar var diyeyim ayrıca.

Ne var ki “halk romancılığı” deyişini “halkçı romancılık” deyişinden ayrı tutmak gerektiği açık. “Çı” eki, aynı “halk” sözcüğüne çok farklı, üstelik yoğun anlam katmanı, bir o kadar da derinlik kazandırıyor.

İşe tam bu noktadan girişmek gerekiyor bana göre. Popüler olanla popülizme dönük yaklaşımı birbirinden ayırıp birine yoğun biçimde sırt dönülürken ötekine güç verip yeni açılımlar kazandırarak geliştirici enerji eklenebilir sonuçta.

Buna göre popüler edebiyata yönelik açılımdan kaçınmamak, ancak albenisine değil de iğvasına kapılmamak gerekiyor türünde bir yaklaşım getirilebilir.

Popüler edebiyat, enikonu bir kitlesellik imgesine dayar sırtını kaçınılmaz olarak. Buradan kalkarak yazarın, yapıtın, okurun aynı ortak paydada aynı boyunduruğa bağlı kalmalarına karşı çıkmak zorunlu bu nedenle.

Bir yanıyla belki böyle, ama öte yanıyla kitleselliğin bu tür paydaşlığından kalkılarak üretilecek dayanışma ruhu, paylaşımcı yanı da yeniden üretilip yoğun biçimde açığa çıkarılabilir. Yüksek içerik, duygudaşlık yetisi kazandırıp herkesin anlamasını, duyumsamasını sağlayan döşeme vb. türünde işlevler pekâlâ sırtlanabilir bir popüler edebiyat yapıtı da.

Sanattan ödün vermeksizin popülizme sırt dönmenin şifresi de burada değil mi zaten; popülerliğe sanat yoluyla ulaşmak anlamına gelecektir o zaman çünkü. Yapılan edebiyat da popülerliğin rüzgârıyla yükselen bir sanat yapıtının habercisi şiir, öykü, roman vb. olarak kendini gösterecektir.

Bu yazıda ilk bakışta dıştan görülebilecek yanları üzerinde durayım istedim işin.

Konuyu buradan sürdüreceğim.