SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; ROMANIMIZIN GELİŞİMİNDE CUMHURİYET..

ROMANIMIZIN GELİŞİMİNDE CUMHURİYETİN ETKİSİ…

M.Sadık Aslankara
(19.10.2023 YAZISIDIR.)

Yazınımız, en büyük gelişimini, asıl büyük atağını cumhuriyet döneminde gösterdi kuşkusuz. Ne ki cumhuriyeti karşılayan, ilk evreyi yaşayan yazarların yapıtlarında, ona yönelik sevgilerinin, örtük de olsa daha geniş yer tuttuğu, 1923 sonrası dünyaya gelip cumhuriyetin nimetlerinden yararlanırken bu tarihten uzaklaştıkça onunla bağları iyiden iyiye zayıflamış yazarların yapıtlarındaysa cumhuriyete yönelik sevgiye daha az rastlandığını gözlediğimi söyleyebilirim.

İlk kez tam yüzyıl önce basılmış olan Orhan Mithat’ın (1894-1964) Aşk İhtiyacı adlı romanı, bu konuyu yeniden düşünmeme yol açtı diyeyim.

1924’te İkbal Kitaphanesince Arap harfleriyle basılan Aşk İhtiyacı’nın (1924; Yeni basımları: Berfin, 2002) “çevriyazı”sı İsmet Nadir Atasoy tarafından yapılmış ama “çevriyazı” yerine “çeviriyazı” denilmiş. “Çevriyazı”nın karşılığını Dil Derneği Türkçe Sözlük‘ten aktarıyorum: “Bir yazıyı bütün ses inceliklerini belirterek başka bir abeceye çevirme yolu.”          Dil Türkçe tabii yine.

İşte size Cumhuriyetimizle yaşıt bir roman; Cumhuriyet öncesinde doğan yazarın, Anadolu Aydınlanmasının rüzgârını arkasına alma fırsatı bulamadan verimlediği yapıt, günümüz romanlarıyla karşılaştırıldığında, yazınsal bağlamda gelişmenin boyutu, üstelik farklı açıların ışığında çok daha iyi görülebiliyor.

Orhan Mithat, bir yazınsal dil yaratmak konusunda ciddi çaba gösteriyor aslında, dahası romanı yer yer yazınsal dille örüntülemeyi de başarıyor. Kişilerin konuşma örgüsünden yansıyan ruh halleri, bu yolla onların daha yakından tanınması, yazarın yüzyıl önce görece büyük başarısı olarak alınmalı.

Bir yaz günüyle başlıyor Aşk İhtiyacı, İlhami Paşa’nın köşkünde. Paşa, büyük kızı Natıka’yı otuz yaş büyük biriyle evlendirmiştir ama küçük kızın durumu farklıdır. Natıka’nın da yönlendirmesiyle küçük kız Saadet, yirmi iki yaşına varmış, on yedi yaşından bu yana görücüye çıktığı halde (16) hiçbirine yakınlık duymamış, ama hayalinde aşkla seveceği bir erkek yaşatmıştır hep.

Orhan Mithat, kadın / erkek herkesin aşk ötesinde cinsel yaşamda uyum gereksindiğini dile getiriyor denebilir. Ama buna karşı insanlar zorlanıyor, en doğal aşk, en saf cinsellik bile kesintiye uğratılıyor böylece. Aşktan, cinsellikten çekinilir mi? Oysa yazara göre görücülükle evlenmek, insanın doğasına aykırı!

Osmanlı’nın son dönemine özgülenmiş olağanüstü güzel anlatımlar var romanda. Enfiyeli meclis toplantıları, devletteki zavallılık vb. bölümceler Osmanlı’nın çöküşünü yansıtan belgesel gibi de alınabilir.

Saadet’in yaşadığı köşk; konuşmaları, tutumları, davranışlarıyla buradaki insanlar, ne güzel anlatılıyor. Yazarın, mutfak kültüründen aktardıkları da ilginç değerler yansıtıyor doğrusu. Yalnız mutfak mı, yemekten tutun giyim kuşama, takıya, bezemeye, ev gereçlerine daha pek çok alana uzanan yaşama kültürü öğesi nice ayrıntı, üstelik işlevli anlatımlar aracılığıyla yer alıyor yapıtta.

Yazar, bölümlere başlıklar vererek ilerliyor kitapta. Bu, romanın olgusal gerçekliğin aktarılması doğrultusunda yapılandırıldığını sezdiriyor enikonu. Zaten bu evre yazarları genelde, “görevci roman” yazmak üzere işe koyuluyor.

Orhan Mithat, örneğin İlhami Paşa’yı, gerek meclisteki gerekse evlilik öncesi, sonrası Saadet’in davranışlarına karşı tutumunda, ayrıca Natıka’yla konuşmaları bağlamında ustalıklı bir alaysamanın sızdığı aykırı gerçekçilikle anlatıyor. Tam yüzyıl önce bunu yapmayı başaran bir yazar için nasıl yüreği titremez insanın? Kaç yazar var o dönemde böylesi başarı gösteren?

Ah, sonunu getiremiyor ama romanın Orhan Mithat. Örneğin Natıka’yı, o olağanüstü canlı anlatılmış, yaşayan roman kahramanına dönüştürülmüş kız kardeşi romanın sonlarına doğru bırakıyor yazar, olacak gibi değil ama sanki unutuyor… Oysa Natıka, yaşayan bir roman kişisi olarak Aşk İhtiyacı‘ndaki gerçektenlik duygusunu alabildiğine yükseltiyor. Natıka kadar öteki roman kişilerini, örnekse Lamia’yı aktarmada da büyük başarı gösteriyor Orhan Mithat.  Zaten yazarın, kadınları büyük ustalıkla aktardığı görülüyor. Kadınlardan hiçbiri ötekine benzemiyor romanda.

Şurası somut; Orhan Mithat, unutulmaya terk edilmiş usta bir yazar, bu apaçık görülebiliyor. Yazar, eğer cumhuriyetin kazanımlarını arkasına alabilseydi Aşk İhtiyacı‘nın kimi eksikliklerini giderebilirdi belki.

Romanın bütününde sabırlı davranmak, yorulmamak gerektiğini öğrenir, ne bileyim melodramdan uzak durur, roman kişilerinin yapıtta ne oranda, ne sürede kalması gerektiğini öngörebilirdi. Toplumsal yapının eleştirilecek yanlarını ille de söylemeye çalışmak gibi bir hastalıktan da kurtarabilirdi herhalde kendisini. Sonra aykırı gerçekçi biçemle örebilmişken romanını, Saadet’le kocası Münir Vehbi’nin gerçektenlik duygusu taşımayan mektuplarının yerine bunu onların bilinç akışı değil ama, bir iç düşünüşü biçiminde yansıtabilirdi pekâlâ. Ancak bunun yine de özöyküsel yaklaşımla aktarılmasını da dönemi içinde önemsemek gerekiyor. Ama bu arada sormadan duramıyor insan, yazarın yüzyıl önce verdiği “aldatma” örneğindeki düzey ortadayken, günümüz yazını bu olguya yaklaşımda gereğini yerine getirebiliyor mu acaba?

Bütün bunların ardından yine de ciddiye alınması gereken bir roman Aşk İhtiyacı. Yazarı da öyle. Ama belli, destek görmemiş zamanında Orhan Mithat.

Aşk İhtiyacı‘nı, çevriyazı ile bize ulaştıran İsmet Nadir Atasoy, önemli bir iş yapmış bence. Sonradan bereket Şişli Hayatı romanını (Berfin, 2005) da yayına hazırlamış da böylece yazar hakkında daha temelli kanıya varabiliyoruz.

Üstelik kitabın girişinde bir sürpriz de var bu kez; kızı İnci Barbaros Gürel, babası “Orhan Midhat Barbaros” için bir “Sunuş” yazısıyla yer alıyor. Üstelik aile albümünden kareler de eşlik ediyor kitaba. Google’da bir lisansüstü teze rastladım Ardahan Üniversitesinden iyi haber. Tezi yapan: Sümeyye Aydın.

Orhan Mithat’ı okurken, Cumhuriyetimizin yazınımıza getirdiği katkıları daha iyi göreceksiniz, bu açıdan da önemli bir roman Aşk İhtiyacı.