SAİT FAİK’İN “ÖYKÜ SEÇKİSİ”…
M.Sadık Aslankara
(24.08.2023 YAZISIDIR.)
Geçen haftaki yazıdan önce de iki ayrı “Sayfa Yazısı”nda daha yine öykü seçkilerini konu edinmiştim. Zaman zaman farklı kimi başlıklarda art arda ya da art arda birbirini bütünleyici yazılar kaleme alabiliyorum.
Bu tür yaklaşımlarımın süreceğini söylenebilirim.
Bu hafta da “öykü seçkisi” konusunda düşünce gevişi getireceğiz birlikte.
Yazınımızın değerli kalemlerinden Sevengül Sönmez’in büyük emekle hazırladığı A’dan Z’ye Sait Faik (YKY, 2007, ss.152, 153) adlı kitabında “Öykü Seçkisi” başlıklı küçük bir bölüm yer alıyor. Bu bölümden özetlemelerle Sait Faik’in, kendi öykülerinden bir “seçki” hazırlamaya girişmesini, bu konuda yaşadıklarını, düşüncelerini okuyoruz söz konusu bölümde.
Gelin şimdi Sait Faik’in “seçki” konusunda yaşadıklarına göz atarak, bir yandan herhangi yazarın kendi öykülerinden yapacağı seçki konusunda ileri geri düşünce üretelim öte yandan bu konuda yapılanlar üzerinden konuyu yeniden deşmeye girişelim aynı zamanda.
Önce Sevengül Sönmez’e bırakalım sözü:
“Sait Faik, Naim Tirali’ye sıkça şöyle bir teklifte bulunurmuş: ‘Hikâyelerimden en iyilerini seçelim ve bir kitapta toplayalım.’ Bu teklife düşünce olarak katılmasına ve böyle bir kitabı yayımlamaya sıcak bakmasına rağmen, öykülerin yayın hakkının Varlık Yayınları’na ait olduğunu bilen Naim Tirali, bu kitabı hazırlamanın eldeki kitaplar tükenene kadar mümkün olamayacağını her seferinde Sait Faik’e söylermiş.
“Sait Faik, öykülerinden bir seçki hazırlamak konusunda oldukça istekli davranmış ve bu teklifi Yeditepe Yayınları’na götürmüş. Olumlu bir yanıt almış olmalı ki, bu seçki üzerinde düşünmeye başlamış. Sait Faik’in müsveddeleri arasında kalan ‘Hikâyeler Üzerine’ başlıklı dört yazısı bu iş için ne kadar uğraştığını ve bu seçkiyi ne kadar istediğini açıkça göstermektedir.
“Seçkiyi yapmak için çalışmaya başladığında bunun nasıl yapılması gerektiğini belirlemek istemiş öncelikle ve özellikle basılanlar içinde mürettip hatası olan, dizgi yanlışları bulunan ve düzeltilebileceğini düşündüklerini seçmeye karar vermiş. Bunun yanı sıra seçkinin okuyucular tarafından yapılması gerektiğini de düşünmüş.”
Sevengül’ün bu aktarımında, “seçki” konusunda iki farklı eğilimi gözleniyor Sait’in: 1. Hikâyelerinden en iyilerini seçmek, 2. Seçkinin okurlarca yapılması gerektiğini düşünmek.
İlk eğilimin Naim Tirali aktarması olduğu düşünülürse, bunu bütün bütüne Sait’e mal etmek doğru olmaz. O halde Sait okurun en çok ilgi gösterdiği öykülerden hazırlanmış âdeta “öykü seçkisi laboratuvarı” gibi bir eğilimi benimsemiş olsa gerek. Nitekim kendi düşünceleri bunu destekliyor denebilir.
Sevengül Sönmez, Sait Faik’in öykü seçkisi konusunda yazdıklarından alıntılar aktarıyor zaten. Örneğin öykücümüzün şu satırlarını mutlaka okumalı, belliğimizde tutmalıyız:
“Hangilerini ne ölçüye göre seçecektim. Hepsini kabullenmemiş miydim? Ötekiler feryadı basmazlar mıydı? Niçin onu seçtin de beni seçmedin, hiç olmazsa sebebini söyle deselerdi. Bereket ki hikâyeler susuyor da konuşan yine ben oluyorum.”
Bu yazdıklarında, alttan alta kendisini derinden etkilediği öngörülebilecek bir duygunun kıvrandırmasıyla yüz yüze geliyoruz sanki görece; Sait’in seçtiği öyküler, bir büyük öykü yazarı olarak gereğince üzerine eğilemediğini düşündüğü, kendisine eksiksiz bir yaratıcılık düşüremediği kuşkusu duyduğu öykülerine uzanmak belki onlara karşı yaşadığı eksikliği gidermek isteğini ele veriyor aslında.
Bir büyük öykü ustasının, kendi öykülerinden bir seçki hazırlamaya girişmesinin altında yatan bu temel gerekçe üzerinde her birimizin ayrı ayrı durup düşünmesinde, yazarsa kişi, yazdıkları, okursa okudukları üzerine bu yönde kendince düşünceler üretmeye yönelmesi kaçınılmaz.
Şimdi de şu satırlarını okuyalım Sait Faik’in:
“Dizgi yanlışlarından, o günkü acemiliklerimizden, aceleye gelmelerinden kurtarırsak belki ölmeden ölümü görmeyiz, diye düşündüm.” “Evleri, bahçe duvarlarını, yolları tamir ediyoruz da hikâyelerimizi şöyle bir daha ellemeyelim mi? İşte, onları bir daha gözden geçirelim dedik. Belki, biraz daha dayanırlar da çökmezler umuduna kapıldık.” “Artık bir başka basılışını göremeyeceğim hikâyelerimden birkaçını biraz daha kurtulmuş görmek hakkımdır. Dizgi yanlışlarından, kendi yanlışlarımdan.”
Tanrı aşkına, Sait’in şu satırlarını bir değil birkaç kez daha okuyun lütfen, nasıl da iç yakıcı, hüzünlendirici satırlar.
Okur ilgisini çekmiş, beğenisini kazanmış hikâyelerin rüzgârını arkasına alarak seçki yapıp sonra da afur tafur ortalığa çıkanların yanında onların tersine tutumla, seçkiyi okura bırakmakla birlikte kendi seçimini öne alıp buna dönük gerekçelerini gözler önüne seriyor Sait Faik.
Hazırlayacağı seçkiye, gereğince eğilemediğini, hak ettiği ilgiyi gösteremediğini düşündüğü, o günün koşulları çerçevesinde yanlışlı, eksik gedikli yayımladığı, ancak böyle olmasaydı, çok daha beğenilen okunurluğuyla hak ettiği sevgiyle kuşatılacağını düşündüğü kimi öykülerine karşı, bunların yazarı olarak yaşadığı mahcubiyet duygusunu, borçluluğu öne çıkarıyor. Böylesi bir tutum karşısında etkilenmemek elde mi?
“Ben yazdım, oldu,” demeyen bir Sait Faik’le karşı karşıyayız burada. Günümüz yazarları için hiçbir anlam taşımayan bir yaklaşım bağlamında alınabilir bu. Ama öykümüzün kurucusu, ders vermeyi sürdürüyor hâlâ!
Teşekkürler Sait Faik!
“Öykü seçkisi” hazırlamaya dönük düşüncelerinle, bu yönde akıl notu, ders notu satırların için, teşekkürler Sait Faik!