SAYFA YAZISINA EK: M.S.Aslankara; Tiyatrodaki Oyuncu Ruh…

M.Sadık Aslankara (5.10.2017 yazısıdır.)

Pek çok kuşak Stanislavski’nin ünlü yapıtı Bir Aktör Hazırlanıyor’u Suat Taşer çevirisinden hatmetti denebilir.

Şimdi bu yeni mevsime girerken A.Mümtaz İdil’i anarak (1952-2017), onun imzasını taşıyan, Rusça aslından yapılmış Stanislavski çevirisinden seslenerek başlayalım yazıya: Bir Aktör Hazırlanıyor (Öteki, 2017).

“Rusça Aslından Çeviriye Önsöz”de şöyle diyor İdil:

“…Stanislavski’nin bu çok önem verilen, Tiyatro sanatçılarının el kitabı diye nitelediği kitapları bir kez de ben Rusça aslından çevirmeyi denedim. Denedim diyorum, çünkü tiyatro sanatı bambaşka bir sanat ve anlayamadığım noktalarla karşılaşmış ama anladığımı sanmış da olabilirim.”

Yalnızca sahneye hazırlanan oyuncu adayının değil yazarlık, ressamlık, müzisyenlik için soyunmaya karar vermiş bütün sanat dallarının adayları için değerini yitirmeyecek bir başucu kaynağı yapıt. Öylesine damıtık, öylesine saf halde sözün kısası… Bu doğrultuda yaratıcı yazarlık, öykü çilingiri başlıkları altında yapıtın getirdiklerine ileride de yer açmayı sürdüreceğim.

Kaldı ki oyuncudan yazarın, yazardan ressamla müzisyenin, bunların tümünden oyuncunun yararlanacağı öyle yanlar var ki, saymakla bitmez. O halde biz bu tür yazılarda, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” temeline yerleştirebiliriz anlatılmak istenen düşünceyi.

Stanislavski’nin, Bir Aktör Hazırlanıyor’da yönetmen Tortsov’a söylettiği sözler, elbette her sanatçı için geçerli. Tiyatrocunun oyuncu ruhu da bunu getirmez mi zaten:

“Gerçek bir sanatçı ‘olmak mı, olmamak mı’ tiradını söylerken, karşımızda yalnızca yazarın düşüncelerini tekrarlar ve yönetmenin buyruklarını mı yerine getirir dersiniz? Hayır, sanatçı, söylediği sözlerin satırları arasına daha çok kendi yaşam anlayışını yerleştirir.

Böyle bir sanatçı, sanal bir Hamlet olarak konuşmaz. O, eserin yarattığı durumlar içinde yer alan biri olarak, kendi adına konuşur. Yazarın duyguları, düşünceleri, görüşleri ve akıl yürütmesi haline gelir. Sanatçının biricik amacı, yalnız söylediği sözlerin anlaşılmasını sağlamak da değildir. İzleyici, aktörün içinden gelenlerle söyledikleri arasındaki ilişkiyi hissetmelidir.”

“Oyunu tekrar tekrar okumak zorundasınız. Bir aktör, yeni bir rolün en önemli noktalarını, ancak çok ender anlarda birden kavrayabilir ve bu kavrayışla coşup rolünün bütün ruhunu, bir duygu boşalmasında, pek seyrek olarak yaratabilir.” (Bir Aktör Hazırlanıyor, s.285)

Oyuncuları, şimdi bir ruh isyanı, fokurdayıp fışkırma bekliyor. Çünkü bunca baskı oyuncudaki ruhu dürtüp ayağa kaldıracaktır.

Başkaları tiyatrodan kurtulma çabasıyla yaklaşabilir bu sanata, oyuncu ise patlayan ruhuyla birlikte tiyatroyu kurtarma girişiminde öncülük üstlenecek, bunu bırakmayacaktır hiç kimseye!

Oyunculuk ruhu bunu söyler çünkü. Stanislavski’nin dediği de budur zaten.

Perdeler açılırken oyuncu için yeni başucu kaynağı hazır o halde!

Perde!