ATÖLYE’DEN; Ayşegül Özaydemir; Atölye Deeğerlendirmesi

ATÖLYE’DEN

Atölye Değerlendirmesi
Ayşegül Özaydemir

Etrafında dolaştığım yazının, kalbine yolculuk yapmaya başladığım günler.  Yolumu bulmak için adres soruyorum, “M. Sadık Aslankara Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi” karşıma çıkıyor. Yazdıkları desem, okuduğum türden değil, çok farklı. Benim okuyup yazdıklarımsa sadece adres tarifi. Girdim.

Atölye başladı, ilk günden neredeyim, ne yapıyorum girdabında dramaların içinde yüzdüm. Dört yaşımdayken dayımın beni denize attığı an. Bağırışlar, korkular ve suya çarçabuk alışmak. Sonrasında yüzmeyi sevmek, tekniği öğrenmek ve iyi yüzmek. Çalışarak ama çok çalışarak iyi yazmanın mümkün olduğunu biliyorum. Dramalarla coşan düş gücüm, kalemime destek oluyor. Bilmezdim soyutlamanın bu kadar kolay olduğunu ve metaforlarla arkadaş olabileceğimi.

Atölyede uzun süre yazıp, çizdik, düş kurduk, oynadık. Toprak okuduk, su yazdık, arkadaşlarla birbirimize nefes olduk. Hayallerim gönendi, zekâm sivrildi ne yalan söyleyeyim. Yaza yaza kendimi geliştirdim. Sadık Bey’in cümlemizle tek tek ilgilenmesi, özeni ve şefkatidir beni kanatlandıran. Yoksa cümlelerimin altından kalkmaya nasıl cesaret ederdim? Bir tümcenin, bir sözcüğün, bir noktanın kuyumculuğunu yapmayı öğreniyorum ustasından. O derece. Yine de yazarlık tek başınalıktır.

Yazarken hafiflediğimi düşünürdüm ama atölyenin ağır temposundan sonra suyu sıkılmış beze döndüm âdeta. Eh, yorulmadan hafiflemek olmuyormuş. Sanatın ya da zanaatın, zamanla bir ilgisi olmalı.

Atölye’de saatin dışına çıktım. Benzetmelerin gücü adına, sanatın mutfağında olmak, “bendeki benin ortaya çıkabilmesi için öteki benle ilişkilenmesi”, “öykünüsü”.

Atölyedeki herkese ses verdi, biz de ona.  Her gün bir şiir, bir masalla başlıyorum güne. Günlerim daha güzel geçiyor. Teşekkürler.